_FoRuMu yAşAtAn yOrUmDuR_
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


_FoRuMu yAşAtAn yOrUmDuR_
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Türk Mitolojisi || Genel ||

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Türk Mitolojisi || Genel || Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Türk Mitolojisi || Genel || Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Türk Mitolojisi || Genel || Empty
MesajKonu: Türk Mitolojisi || Genel ||   Türk Mitolojisi || Genel || EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:52 am

1. TÜrk Mitolojisi’ne GÖre GÜnes, Ay Ve Yildizlar

1. GÜNES

Türk mitolojisinde günes, önceleri daha büyük bir öneme sahipti. M.S.
763 de Uygurlar "Mani" mezhebini kabul edince, yavas yavas "Ay"da büyük
bir önem kazanmaga baslamisti. Bununla beraber Büyük Hun Devleti
zamaninda hem günese, hem de aya, ayri ayri saygi gösterildikten sonra,
kurbanlar kesildigini de biliyoruz. "Türklerde günes dogunun, ay da
batinin sembolü idiler". Tabiî olarak zaman zaman, bütün bu düsünce
düzenleri degise durmuslardi. Meselâ, Teleüt Türklerine ait bir efsane
de, "Ay kuzeyin ve günes de, güneyin sembolü idiler". Bu yönleme, gögün
en üst katinda duran "Gök kartali"nin durusuna göre yapilmisti.
Söylendigine göre, "Bu kartalin sol kanadi ayi, sag kanadi da günesi
örtüyordu". Bu duruma göre kartalin basinin doguya bakmasi gerekiyordu.
Bu durus da, Türk mitolojisine uygun bir yönleme idi. Yine ayni
efsaneye göre ay, karanliklar ve geceler diyari olan kuzeyin; günes de
aydinligin hüküm sürdügü ve gündüzler diyari olan güneyin sembolü
idiler.

Fakat eski Türklerde, "Günes dogunun sembolü idi". Onlara göre günesin
dogdugu yön, çok önemli idi. Esasen yönlerin söylenisinde kullanilan
deyimler de hep günesle ilgili idiler. Meselâ "Gün batisi" "Gün dogusu"
gibi. Göktürkler, yönlerini tayin ederlerken, yüzlerini doguya, yani
günesin dogdugu yöne dönerlerdi. Bunun için de doguya "Ilgerü", yani
"Ileri" demislerdi. Oguz Destani'nda da, sabaha, tan agirmasina ve gün
çikmasina büyük bir önem verilmisti. "Bütün hayat, o gün ve günesle
basliyordu. Günes battiktan sonra ise, her sey duruyordu". Böyle bir
anlayis, atli Türkler ve savas düzeninde yasayan kavimler için, normal
görülmelidir. Altay bölgesinde yasayan Türk Samanlarinin kapilari da,
daima doguya açiliyordu. Halbuki normal olarak Türk halklari, günes
görebilmeleri için, kapilarini güneye açarlardi. Görülüyor ki, dinî ve
manevî bir görevi olan Saman, bu umumî kaideyi bozuyor ve eski din
düzenine uyuyordu. Gerek Yakut Türklerinde ve gerekse Altay yaratilis
destanlarinda, "Cennet ile hayat agaci da dogu bölgelerinde
bulunuyorlardi".

Türklerde genel olarak, "Günes-Ana" ve "Ay-Baba" deyimleri
kullaniliyordu. Bu sebeple bütün masal ve efsanelerde, günesin disi ve
ayin de erkek olarak rol oynadigini görüyoruz. Ön Asya kültürlerinde
de, günes disi ve ay da erkekti. Tabiî olarak karsilikli tesirlerin ne
zaman meydana geldigini kestirmek çok güçtür. Misir'daki Türklerin
mensei ile ilgili olarak anlatilan efsanede de, "Günes, Saratan burcuna
girdigi bir sirada, suyu ve topragi isitmaga basliyor. Bu sular ile
balçiklar bir magarada toplaniyorlar ve magara da, onlara bir ana rahmi
vazifesi görüyor. Bu balçiklardan meydana gelen Türklerin ilk atasi da,
Ay-Ata adini aliyor". Burada da günes, yine anne rolünü oynar gibidir.
Fakat baba ortada yoktur.

Yakut Türkleri, ay ile günesi iki ayrilmaz kardes gibi kabul
ediyorlardi. Onlara göre "Günes Tanrisi" (Kün-Toyon) daha önemli idi.
Yakut efsanelerinde, "Ay ile günesin aralarinda kavga ettiklerini de
görüyoruz. Büyük kahramanlar ve iyi insanlar, genel olarak ay ile
günesin himayesinde idiler. Kötü ruhlar ise onlarla, süresiz olarak
savas halinde idiler. Bu kötü ruhlarin bazan, günesi kovalayip
yakaladiklari da oluyordu. Günes tutulmasi olayi, böyle kötü ruhlarin
günesi maglûp edip de, ele geçirdikleri zaman meydana geliyordu.
Yakutlar, ay ve günes bayramini da ilkbaharda yaparlardi".

Altay Türklerine göre, "Büyük Tanri Ülgen, ay ile günese dokunan bir
dagda otururdu. (Bazi hikayelere göre ise) Tanri Ülgen, ay ile günesin
daha da ötelerinde idi. onun tahti, çok uzaklardaki yildizlar üzerinde
kurulmustu. Esasen, ay ve günesi yaratan da, yine Tanri Ülgen idi.
(Altay Türklerine göre), günesin kirintilarindan meydana gelmis ve
insanlara daima iyilik getiren, bir Tanri da vardi. Bu Tanrinin adi,
"Suyla" idi. Bu Tanri insanlari daima korur ve onlarin, gök altinda
rahat ve huzur içinde yasamalarini saglardi.

"Günesin olusu" ile ilgili efsaneler:

Asagida özet olarak verecegimiz bir Altay efsanesi, yine Altay
Türklerinin "Türeyis" efsaneleri ile yakindan ilgilidir. Altay türeyis
efsanelerinde de, önceleri sonsuz bir denizden baska bir sey yoktu.
Asagidaki efsaneye göre ise, ay ile günes bir ayna (Toli) dan baska bir
sey degil idiler. Cengiz Han'in en küçük oglunun adi da "Toluy", yani
"Ayna" idi. Bu inanisa göre, "Ay ile günesin kendi kendilerine, sahip
olduklari bir güç veya kudretleri yoktu. Bunlar, yalnizca Tanri'nin
verdigi isik ve sicakligi yansitmaktan baska, bir is yapmiyorlardi.
Nihayet bir maden parçasi olan aynadan baska bir sey degil idiler. Bu
sebeple, Samanlarin ayna ile fala bakmalarini, bu inanislarla ilgili
görenler olmustur. Samanlara göre, dünyada ne olmus ve ne olacaksa, her
sey ve her olay, bu aynaya vururdu. Tabiî olarak Saman'in elindeki ayna
da, ay ile günesin bir sembolü idi. saman, elindeki bu günese bakarak
falini açar ve gelecek hakkinda fikirlerini söylerdi.

Bati Sibirya kavimlerinden Ostyak'lar ise, ellerine bir ayna bile
almaga lüzum görmeden günese ve üzerindeki lekelere bakarak fallarini
açarlardi. Samanlar elbiselerinin üzerinde, ay ile günesin resimleri
bulunan madenî plâkalar da tasirlardi. Bunlar da hep, fal açma ve sihir
yapmaga yarayan, ayni zamanda ayna yerine de geçen aletlerdi. Artik bu
esyalarin nevileri, Saman'in zenginligine ve büyüklügüne göre
degisirdi. Yanlarinda yerli aynalar tasiyan Samanlar oldugu gibi;
Çin'den getirilmis ve üzerinde, gökteki "On iki burcun" resimleri
bulunan ithal mallarina sahip olan Samanlar da vardi. Günesin olusu ile
ilgili Altay efsanesi söyledir:

"Ne ay, ne günes varmis, insanlar uçarlarmis,
"Uçanlar isi verir, isiklar saçarlarmis.
"Nasil olmussa bir gün, bir insan hastalanmis,
"Tanri bir sey göndermis gögün içinde yanmis.
"Aynaya benzer seyler, büyümüs büyümüsler,
"Onlarin isiklari, gökleri bürümüsler.
"Bunlar göklerde yanan, ayla günes olmuslar,
"Yeryüzünde yasayan, insana es olmuslar".

Altay Türklerinin yukaridaki efsanelerini, Kalmuk'lar biraz daha degistirerek, söyle anlatirlar:

"Insanoglu yasarmis, Tanri'nin göklerinde,
"Ne suç ne günah varmis insanin köklerinde.
"Ihtiyaç duymazlarmis, ne ay, ne de günese,
"Tanriyla yasarlarmis yokmus gerek bir ese.
"Tanri onlara kizmis, insana sekil vermis,
"Dünyaya gidin demis yeryüzüne göndermis.
"Ne isi, ne de sicak, insan saçamaz olmus,
"Tanriya günes için, insanoglu yalvarmis,
"Tanri günesle aya, buyurmus hep parlamis".

Türk mitolojisine göre, "Gökte bir günes ve bir tane de ay vardi".
Kuzey-Dogu Asya ve Mogol'larina gidildikçe, onlarin mitolojisinde,
günesin sayilari daha da çogalir. Bu, daha ziyade Budizm'in ve Güney
Asya kültürlerinin tesiri ile meydana gelmis bir inanç olmalidir.
Meselâ, Çin mitolojisine göre 10 ve Hint mitolojisine göre 7 günes
vardi. Asya'nin kuzey-dogu uçlarinda yasayan iptidaî kavimler, önceleri
genel olarak "Üç günes" in var olduguna inanirlardi. Bu bölgede yasayan
Gold'lara ait bir efsaneyi burada vermeden geçemeyecegiz:

Yer ile gök imisler, ta ezelden akraba,
Ayla günes demisler: "Ah bunlar da ne kaba!"
Hücum edip almislar, ayla günesi gökten,
Yerde zindan yapmislar hapse koymuslar kökten.
Zalimmis yer nedense, onlari hep ezermis,
Iyi kalpli gök ise, kendini hep üzermis.
Gök hemen kirpi olmus, göklerden yere inmis,
Yerle bahse tutusmus, bahiste yeri yenmis.
Demis: "Bana bir at ver ayna gibi çok parlak,
"Yer aramis denemis, mizrak at bulamamis,
Günesle ayi vermis, daha çok tutamamis.

Günesin "sicaklik" ve ayin da "sogukluk" sembolü olmasi:

Altay Türklerinde genel olarak günes sicagin ve ay da sogugun sembolü
olarak görülür. Insanlarin, gündüzleri sicaktan yanarken; geceleri de
soguktan üsümeleri, bu inanisin dogmasina yol açan en önemli
sebeplerinden biri olsa gerekti. Asagiya özetini çikardigimiz efsane,
Altay daglarinin kuzeyinde yasayan Teleüt Türkleri tarafindan
anlatilmistir:

Yeryüzünde yasarmis büyük güçlü bir hakan,
Güzel bir kizi varmis, bayilir mi her bakan.
Hakan demis: "Kizima, lâyiktir ayla günes,
"Insanoglu neyime, nasil olsun ona es!"
Almis kizini koymus, küçük bir çöpten eve,
Ayla günesi tutmus, indirmis gökten yere,
Ayin sabri kesilmis, az bakmis pencereden,
Yemekler buz kesilmis, firlamis tencereden.
Han'in sözüne kanan, günes kapidan bakmis,
Gökyüzüne uzanan, alevler evi yakmis.
Hakan demis: "Günes ay, insanlarin neyine"
"Kendini bir insan say dön kizim sen evine!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Türk Mitolojisi || Genel || Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Türk Mitolojisi || Genel || Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Türk Mitolojisi || Genel || Empty
MesajKonu: Geri: Türk Mitolojisi || Genel ||   Türk Mitolojisi || Genel || EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:52 am

2. AY

"Ay'i kurtlar yakalar, iyice bir yolarmis,
"Ay, eve gidip yatar, yarasi kan dolarmis!..."

Türk - Altay Efsanesinden

Ay - Dede ile Öksüz kiz efsanesi:

Insanoglu parlak gecelerde aya bakmis ve aydaki lekeler üzerinde uzun
uzun düsünmüstü. Bu lekeler üzerinde hayal kuran insanlar, ayrica onlar
için siirler yazmis ve efsaneler de düzmüslerdi. Bugün Avrupa'daki
masallar bile, ayda bir sirigin ucuna iki tane kova takmis bir kizin,
yürüyüp durdugunu anlatir dururlar. Orta Asya'daki efsaneler de, ay da
sirikla su tasiyan iki kovali bir kizin yürüdügünden söz açarlar. Bu
inanisin Avrupa'dan mi, Orta Asya ve Sibirya ya; yoksa Sibirya'dan mi,
Avrupa'ya gittigini, simdiden kestirmek çok güçtür. Yalniz bir gerçek
varsa, o da Sibirya'nin buzlu ve karanlik Tundralarindan, doguda Bering
bogazina ve hatta Amerika kitasinin kuzeyindeki Alaska yerlilerine
kadar, bu inanisin yayilmis oldugudur. Ne olursa olsun, bu içli ve
güzel masalin, Kuzey Sibirya'daki Yakut Türklerinde söylenen iki
degisik anlatilisini, burada özetlemeden geçemeyecegiz.

Annesiz bir kiz varmis, su tasirmis sirikla,
Geceleri aglarmis, soguktan hiçkirikla:
"Ey güzel ay, ey kutsal, ne olursun beni al!
"Buraya gel suya dal, es yap beni göge Sal!"
Dermis kiz haykirirmis, hep aya yalvarirmis,
Imdada çagirirmis, sesi göge varirmis.
Çok soguk bir geceymis kiz yine suya gitmis,
Ay da gece gökteymis, kiz için yere inmis.
Ay hemen kizi almis, ta evine götürmüs,
Ay her dolun oldukça bu kiz ay da görünmüs.

Yakut Türklerinde anlatilan diger degisik masalda, ayrica bir de "Üvey
anne" motifi ilâve edilmistir. Birinci masalda günes yokken; burada
ayin rakibi olarak ortaya çikmaktadir:

Annesiz bir kiz varmis, sirikla su tasirmis,
Üvey anne yüzünden, kiz sabrini tasirmis.
Kadin alayla dermis, kiz biraz geç kalinca:
"Büyük adam olursun, ay gün seni alinca!"
Kiz gece suya gitmis, dua etmis gönlünce,
Ay hemen yere inmis, kizi yerde görünce.
Kiz saklanmis korkuyla, bir fundanin dibine,
Almis kizi fundayla, Ay götürmüs evine.

Ay - Dede ile Yedi basli devin savasi:

Eski Türk inanislarina göre ay ile günes, insanlara daima iyilik
getiren ve onlari koruyan iki kutsal kudretti. Ay ile günes insanoglunu
her zaman göz altinda bulundurur ve onlari kötü yola sapmadan
korurlardi. Asagidaki, Altay Türklerinin anlattiklari masal da, bunun
bir örnegidir:

Çok çok eski çaglarmis büyükçe bir dev varmis,
Nice çok canlar almis, insanoglu az kalmis.
Insanlar toplanmislar, ta Tanriya varmislar,
Kurtar bizi diyerek, Tanriya yalvarmislar.
Bu çok güç vazifeyi, Tanri günese vermis,
"Yakarim ben dünyayi, ay yapsin isi dermis".
Ay dünyaya inerken, hava da çok sogukmus,
Dev bögürtlen yer iken, agaçla göge uçmus.
Ay gökte dolun iken dev ayda görünürmüs,
Bögürtlenini yerken, keçeye bürünürmüs.

Bu efsanede de görülüyor ki, günes sicak, ay ise soguktur. Ay her
girdigi yeri sogutur ve hatta sogugu ile, günesin bile yenemedigi
yenemedigi kötü ruhlari yenebilirdi. Fakat ayin bu sogugu insanlara
zararli degildi. Insanlar ona karsi kendilerini koruyabilirlerdi.
Bundan önceki efsaneler de ay, öksüz kizi götürürken agaci da beraber
almisti. Burada da agaç, devle beraber götürülmüstür. Soguk bölge
Türkleri tarafindan anlatilan bu masallarda, aya ve soguga fazla önem
verilmistir. Hatta günesin sicakligi bile küçüksenmistir. Bu sebeple de
günes, aydan daha az güçlü olarak gösterilmistir. Günesin, isiklarini
ve sicakligini esirgedigi bu bölge halklarinin böyle düsünmelerinde,
elbette ki haklari vardir.

Ay-Dede'yi yiyen kurtlar:

Ay bazan, tepsi gibi büyük ve parlak olur; bazan da küçülür ve
donuklasir. Elbette ki insanlar, bunun sebebi nedir diye, akillarini
yormus ve düsünmüslerdi. Ay niçin küçülür ve niçin büyürdü? Herhalde
ay, her küçüldükçe onu bir sey yemekte ve bitirmekte idi. Bunu
yiyebilecek sey de, kutsal kurtlardan baska bir sey olamazdi:

Ay her dolunlastikça kurtlar ayilar yermis,
Ay azicik kaldikça, kurt ayilar gidermis.
Ay gider bir ay yatar, yarasini sararmis,
Iyilestikçe çikar, yine gökte parlarmis.
Ayi, kurtlar yakalar, iyice bir yolarmis,
Ayi yine gidip yatar, yarasi kan dolarmis.

Bu inanis, Orta Asya ve Sibirya'da çok yayilmistir. Fakat her kavim, bu
ayin yenis ve parçalanisini, kendi kutsal hayvanlarina yaptiriyordu.
Meselâ Mogollarla, Kuzey-Dogu Sibirya'daki Gilyak'lar Gökteki ayi,
kendi köpeklerine; kuzey kutbuna yakin oturan halklar ise, ayilara
yedirtiyorlardi. Ama Türk halklarina göre köpek, kötü ve adî bir
hayvandi. Kurtlarin yaninda da çok güçsüz kaliyordu. Bu sebeple Yakut
Türkleri, diger komsularindan ayrilarak ayi, kurtlara kovalatip ve
sonra da onlara yedirtiyorlardi.

Altay Türklerinde de ayni efsaneyi görüyoruz. Yalniz burada, Kurtlarin
yerine "Yedi basli dev" yani "Yelbegen" geçmistir. Bu Altay masali, ana
motifler bakimindan, "Sirikla iki kova su tasiyan öksüz kiz" efsanesine
de benzer. Öksüz kiz efsanesindeki agaç veya funda da ayda
görülmektedir. Ancak Altaylarda, kizin yerine, dev geçmistir:

Yedi basli Yelbegen, adli büyük dev varmis,
Öç alir ay günesten, onlari yer yutarmis.
Büyük Tanri Bay-Ülgen, aya bakar sararmis,
Ayi bitirip yiyen, bu deve ok atarmis.
Dev bazan yildizlari, kovalar götürürmüs,
Sonra da parçalarmis, agzindan tükürürmüs.
Yildizlar bu azgindan, kaçarmis hep göklere,
Dev onlari agzindan, saçarmis hep göklere.

Yine Altay Türklerine göre, "Ayin tutulmasi" olayi da, yine bu "Yedi
basli dev" yüzünden meydana gelirdi. Bunun için Altay Türkleri ay
tutuldugu zaman söyle derlerdi:

"Yine Yelbegen, (Yani yedi basli dev) ayi yedi".
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Türk Mitolojisi || Genel || Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Türk Mitolojisi || Genel || Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Türk Mitolojisi || Genel || Empty
MesajKonu: Geri: Türk Mitolojisi || Genel ||   Türk Mitolojisi || Genel || EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:53 am

3. AYDAN TÜREYEN TÜRK SOYLARI

Uygurca Oguz-nâme'de Oguz-Han'in babasinin adinin, "Ay-Han" oldugu
söylenir. Maalesef, bu Oguznâme'nin bas kismi kaybolmustur. Bu sebeple,
bu "Ay-Han"in kim oldugunu anlayamiyoruz. Bilindigi üzere, Oguz Han'in
ikinci oglunun adi da, Ay-Han" idi. Burada "Ay-Han" yalnizca bir
ünvandir. Yoksa bazilarinin dedikleri gibi, Ay-Han, "Ay'in Han"i,
Kün-Han'da "Günes'in Han'i degillerdi. Elbette ki Ay-Han, Türk
mitolojisinde Ay’i temsil eden sembolik bir ad idi. Türklere göre ay,
erkek idi. "Ay-Ata" deyim ve adlari, buradan geliyordu. Türk-Mogol
efsanelerinde "Ay'i, çocuk dogurtan bir baba olarak" da görüyoruz.
Meselâ Çingiz-Han'in atalarindan Alan-Ko'a, ay isigindan gebe kalmisti.
Bazi kaynaklar da, Ay'in bizzat çadirdan içeri girerek kadini gebe
biraktiklarini söylerler. "Türklerdeki Gök-Kurt (Kökböri) ise, gökteki
Tanri'nin, yerde sekillenmis bir sembolü idi. bunun için de Gögün
rengini almisti". Aydan gebe kalan kadinlara ay, sarisin bir adam
seklinde gelmis ve köpek seklinde gitmisti. Çin'de "Altin" ve "Sari
renk", imparatorun bir sembolü idi. Bu sebeple Mogol efsanelerinde, Çin
tesirleri aranirsa, ihtiyatsizlik olmayacagi kanaatindeyiz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Türk Mitolojisi || Genel || Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Türk Mitolojisi || Genel || Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Türk Mitolojisi || Genel || Empty
MesajKonu: Geri: Türk Mitolojisi || Genel ||   Türk Mitolojisi || Genel || EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:53 am

4. YILDIZLAR

"Kubbesini sert gögün, gezegenler delmisler,
"Soguklar ögün ögün, Yeryüzüne gelmisler!..."

Yakut Türklerinin Efsanesi

Yildiz bilgisi, "Zaman" ve "Yön"ler için önemli idi:

Yildizlar Türk kavimlerinde daima önemli bir rol oynamislardi. Eskiden
beri dünyanin taninmis at yetistirenleri ve savasçilari olan Türkler,
yildizlardan bir yandan günlük hayatlarinda istifade ederlerken, diger
yandan da onlar için efsaneler düzmüs ve siirler yazmislardi. Iyi bir
yildiz bilgisi, atçi ve harpçi bir kavim için, hayati bir önem tasirdi.
Akinlar kervanlarin ve sürülerin yola çikisi, meraya gidis, yatis ve
kalkis, hep yildizlara göre yapilirdi. Daha düne kadar Anadolu'daki
durum da böyle idi. Bilhassa yaz aylarinda, safakla birlikte sehirdeki
pazarda bulunmak isteyen birçok köylülerimizin, yola çikis saatlerini,
Ülker yildizinin durumuna göre ayarladiklarini yakindan biliyoruz. Bu
sebeple, Yildiz bilgisi, Türkler arasinda baslica iki bakimdan önemli
sayilmisti.

1. Vakti ögrenme bakimindan, yildiz bilgisi çok faydali idi. Özellikle,
yeni bir hayatin baslayacagi sabaha yakin saatlerde, bu konuda saglam
bir bilgiye sahip olma, Türk toplumuna büyük faydalar sagliyordu.

2. Yildiz bilgisi ile yönleri ve yolu bulma, atli ve savasçi kavimler için, ihmal edilemez bir bilgi idi.

Gerek vakti ve gerekse yolu bulmak için, iyi kullanilan böyle bilgiler,
bir topluma birçok faydalar sagliyorlardi. Yine ayni bilgiler, o
toplumun gözlerini ve dikkatlerini de göge çeviriyorlardi. Bu ilgi,
toplumda bir yandan saglam ve sasmaz yildiz bilgisi meydana getirirken;
diger yandan da gögün ve Tanrinin, bu degismez düzeni için, insanlarda
hayranlik uyandirmaktan geri kalmiyordu.

Eski Türk dini, gerçekçi bir "Gök dini" idi:

Efsaneler, birer sembol ile ifade edilmis, his ve inanislarin,
aynalarindan baska bir sey degildirler. Bizce "Önemli olan efsaneler
degil; onlarin köklerinde yatan ve onlarin doguslarina sebep olan
dinler ve diger inanislardir". Bu inançlari bilmeden, Türklerin gök ve
yildizlar hakkinda söyledikleri efsanelerin sirlarini çözüp ve
açiklamanin imkâni yoktur.

Türklerin hayatinda en önemli rol oynayan sey, "Çadir" idi Bütün
hayatlari burada geçer ve aile baglari da, bu yurt ile sembollesirdi.
Onlar çadira girdikleri zaman, dünyalari da gökleri de hep kendi
çadirlari olurdu. Babil metinlerinde bile, gök bir çoban çadirina
benzetilirken, Orta Asyali nasil olurdu da, bu muhtesem gögü, çadirina
ve yurduna benzetmezdi. Iste bizim bu konuda, hareket edecegimiz en
önemli çikis noktamiz bu olacaktir. Gögün bir çadira nasil benzetildigi
ve bu fikrin nasil gelistigini, "Kutup Yildizi" ile ilgili bölümümüzde
inceleyecegiz.

Orta Asya Türk kavimleri tarafindan umumiyetle "Gögün kapisi" kutup
yildizinin bulundugu yer olarak kabul edilmistir. Bunun da, baska türlü
bir düsünceye dayandigi anlasiliyordu. Eski geleneklerini birakmamis
bazi, Orta Asya boylarinda, bunun az çok açiklamalarini da
bulabiliyoruz. Birçok Türklere göre gökteki yildizlar, Gök çadirinin
deliklerinden dünyamiza sizan isiklar idiler. Tabiî olarak bu, çok
ilksel bir açiklamadir. Herhalde Göktürk çaginda böyle bir gelenek,
itibarini çoktan kaybetmisti. Fakat Göktürk halklari arasinda bu
inancin, bir halk inanisi olarak yasamadigini da iddia edemeyiz.
Baslangiçtan beri söyledigimiz gibi, "Halk inanislari ile devlet dini,
ayri gelisme yollari takip etmislerdi. Türklerde, Devlet dini de, ana
prensipler bakimindan halk inanislarina dayanmakla beraber, daha
gerçekçi ve içtimai bir yola girmis, ayrica dünyanin yüksek dinleri
arasinda yer almistir". Halk ise daima mistisizme meyletmis ve günlük
hastalik v.s. gibi isleri için de, dinlenen fevkalâde yardimlar ve
çareler ummustu. Bunu söylemekle, Göktürk devletinde, halkin devlet
dinine inanmadigini demek istemiyoruz. Din, bir imam konusu oldugu
kadar, büyü v.s. gibi pratigi de olan bir yoldur. Samanlarin yaptigi bu
pratik isler, devletin büyük din merasimlerinde herhalde büyük bir önem
tasimiyordu. Bununla beraber devletin yüksek din anlayisini
anlayabilmek için, yine halkin bu iptidaî geleneklerine bakmak icap
etmektedir.

"Mevsimlerin degisimi" de, yildizlara göre ögrenilebilirdi:

"Gögün kapisi" olan kutup yildizi, hem kutsal ve hem de, bütün
gezegenlerin basladigi bir "Demir kazik" idi. Uygurlar bu yildiza daha
büyük bir saygi göstererek, ona "Altin kazuk" demislerdi. Kutup yildizi
parlakligin bir sembolü idi. "Kutup yildizinin bulundugu yerden veya
gök kubbesinde meydana getirdigi kapidan, Tanri insanlara sefaat eder
ve Kamlar (Samanlar) da bu delikten Tanri ile ilgi kurarlardi. Bu kapi,
insanlar dünyasi ile, gökteki ruhlar dünyasinin bir siniri idi". Bu
sebeple bu yerin, diger yildizlarin deliklerine nazaran, ayri bir
kutsalligi vardi. Orta Asya kavimlerine göre, "Hava degisimleri"nin de,
bu yildizlarla büyük bir ilgisi vardi. Meselâ Yakut Türklerine göre,
"Soguk havalar, diger gezegenlerin deliklerinden yeryüzüne inerlerdi.
Bu bakimdan bilhassa Ülker yildizi büyük bir önem tasirdi. Gezegenlerin
yükselip alçalmasi ile, soguk veya sicak havalarin gelecegi, çogu
zamanda isabetli olarak söylenirdi". Anlasiliyor ki, "Yildiz bilgisi"
ile "Efsane"nin de çok yakin ilgileri vardi. Meselâ Kuzey-Dogu Asya'da
"Büyükayi burcunun kuyrugunun döndügü yöne göre, mevsim de degisirdi.
Büyükayi burcunun kuyrugu, kuzeyde ise kis; batida ise, sonbahar;
güneyde ise, yaz ve doguda ise, ilkbahar gelirdi". Bundan da
anlasiliyor ki, Orta Asya kavimleri, bir yandan yildizlar hakkinda
efsaneler düzerken, diger yandan da yildizlarin gezisleri ve yönleri
hakkinda, az çok bilgiye sahip idiler.

Eski Türklerde "Ülker" sözü, "Gezegen yildizi" karsiligi idi:

Türkler baslangiçta bütün gezegenler için "Ülker" veya "Ülgel" deyimini
kullaniyorlardi. Bu deyim sonradan, digerlerinden ayrila ayrila, en
sonunda "Ülker" yildizi için bir ad olmustur. Yakut Türklerinin
lehçesinde "Ürgel" sözü, bugün bile, "Gök deligi" anlamina
kullanilmaktadir. Hatta söyle, güzel bir efsane de vardir:

Bir zamanlar delikmis, nedense gök kubbesi,
Dondurmus hiç dinmemis rüzgârin soguk sesi.
Yakut adli Türklerde kahraman bir er varmis,
Ne var diye göklerde, gezegenlere varmis.
Kubbesini sert gögün, gezegenler delmisler,
Soguklar ögün ögün, yeryüzüne gelmisler.
Bu er çok kurt avlamis deriler hazirlamis,
Otuz eldiven yapmis, ta göklere firlamis.
Er Gökleri kapamis, sogugu yenmis, inmis.
Sicak günler baslamis eski soguklar dinmis.

Gökteki gezegenlerin deliklerinden soguk geliyormus. Bunun önüne geçmek
için de, Yakutlarin efsanevî kahramani bu çareyi bulmus. Fakat 30 çift
"Kurt bacagi derisinden eldiven" yaptirmasinin sebebi, pek
anlasilamiyor. Kurt derisinin kök olarak degeri, bilinen bir seydir.
Öyle anlasiliyor ki, dondurucu soguklar vardi ve buna tahammül
edebilmek için de, böyle bir yol seçilmisti. Kürkleri daha kiymetli
olan hayvanlar var iken, derisi niçin seçilmisti? Iste bu nokta ile
Türk mitolojisine girilmis olunuyordu.

Sicak ve soguk havalar, yildizlarin hareketine bagliydi:

Gezegenlerin yükselip alçalmasi ve yahut da yavas veya Sür'atli yürür
gibi görünmesi de, hava degisikliklerini gösteren bir belirti gibi
kabul edilirdi. Gezegenlerin sür'atli gezinmeleri sicak havalarin,
yavaslamalari da soguk havalarin gelecegine bir isaret idi. Yine Yakut
Türklerine ait asagidaki efsane, yukaridaki inanislari tamamlar bir
durumdur. Onlara göre havalar, baslangiçta çok daha soguk idi. fakat
sonradan yavas yavas isinmaga baslamisti:

Uzunmus bütün kislar, nedense bir zamanlar,
Çok da kisaymis yazlar yaz görmemis insanlar.
Bir agaç etrafinda, gezegenler dönermis,
Dönüs yavasladikça, atesleri sönermis.
Bir gün gelmis ki hepsi çok yavas dönüsmüsler,
Olmuslar duran tepsi, hep birden sönmüsler.
Gezegenler bir iple, bagliymis bu agaca,
Bir Saman kiliciyla, dagitmis her bucaga.
Yildizlar isinmislar, döndükçe çok sür'atli,
Dünyayi isitmislar, olmuslar bir boz atli.

Yukarida efsaneden de anlasiliyor ki, "Gezegenler baslangiçta gögün ana
ve ilk yildizlari olarak kabul edilmislerdi". Öbür yildizlar ise artik,
zamanla ortaya çikmislardi.

Gezegenlerin, Kutup yildizi etrafinda dönmeleri:

Bu konuyu gezegenlerle ilgili bölümümüzde birer, birer ele alacagiz.
Türklerin "Demir kazik" veya "Altin kazik" dedikleri Kutup yildizi,
diger bütün burçlarin eksenini teskil ediyordu. Artik diger burçlar,
onun etrafinda dönüyorlardi. Kutup yildizina en yakin olan burç,
Küçükayi burcu idi. "Türklere göre bu burç, Kutup yildizina takilan bir
araba oku ile, araba çeken, iki at idiler. Bunlar bir eksen etrafinda,
mütemadiyen gök yüzünde dönüp duruyorlardi. Ondan sonra gelen Büyükayi
burcu da, 7 kurt veya 7 vahsi köpek idiler. Onlar da bu iki ati yemek
için, gökte onlari kovalayip dönüyorlardi. Fakat Demir kazik, yani
Kutup yildizina demir zincirlerle baglandiklari için, onlari
tutamiyorlardi. Zaten zincirlerini koparip da, bu isi yapmis olsalardi,
dünyanin sonu gelecekti". Kirgiz Türkleri bunu demekle, Gök ve Tanrinin
büyük düzeninden söz açiyorlar ve kâinatin varligini veya yoklugunu bu
düzenin devamina bagliyorlardi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Türk Mitolojisi || Genel || Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Türk Mitolojisi || Genel || Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Türk Mitolojisi || Genel || Empty
MesajKonu: Geri: Türk Mitolojisi || Genel ||   Türk Mitolojisi || Genel || EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:53 am

DÜNYANIN KUTUP YILDIZI EKSENINDE DÖNMESI

"Gögü kötü ruh basmis, inmesin yere diye,
"Tanri bir çadir asmis, koca bir direk ile!..."

Yakut Türklerinin Efsanesi .

Bütün gezegenler ve burçlar, Kutup yildizi etrafinda dönerlerken, dünya
bir Kutup yildizinin ekseninde dönüyordu. Çünkü Dünya Kutup yildizina
bir "Demir kazik", "Demir agaç" veyahut da bir "Demir dag" ile
baglanmisti. Bu konulari Kutup yildizi ile ilgili bölümümüzde, yeniden
ve daha derin olarak ele alacagiz. Bir gerçek varsa, "Orta Asya ve
Sibirya mitolojisinin dünyanin döndügüne inandigidir". Obi Ugorlari bu
dönüsü bir efsane ile de süslemislerdi. Prof. Rasony, bu konuda
yazilmis Macarca bir makaleyi de, bize özetlemek lûtfunda bulundular.
Bu mesele ile ilgili olarak söylenmis, bir Kuzey-Bati Sibirya efsanesi,
kisaca söyledir:

Tanri yeni bir dünya, yaratma özlüyormus,
Yaratmis ama dünya, durmadan dönüyormus,
Tanri'nin elçisi de, bir "Ana-Tanri" imis,
Onun düsüncesi de, azicik ayri imis.
Bu dönüs Tanri demis: "Birazcik yavaslasin!"
Sonra kizinca demis, "Artik Tufan baslasin!"
Sular dünyayi basmis ruhlar dünyadan kaçmis.
Uçup gökte gezenler yer dönerken hep sasmis.
Dünya tekerlek gibi, hiç durmadan dönermis,
Sonra atesli sular, basinca az sönermis. .

Yukarida ayri olarak verdigimiz bir Yakut efsanesinde yildizlarin yavas
döndügü ve bunun için de havalarin soguk oldugu söyleniyordu. Havalarin
isinmasi için, yildizlarin çabuk dönmesi de, yine bu efsaneye göre, bir
sart gibi gösteriliyordu. Burada ise, baslangiçta dünyanin, çok çabuk
döndügü ifade edilmektedir. Efsanede, bundan dolayi dünyanin sicak mi
veya soguk mu oldugu pek söylenmiyor. Fakat bundan anladigimiz bir
önemli nokta var ise, Dünya ve yildizlarin yavas veya sür'atli
dönmelerinin, Orta Asya ve Sibirya mitolojisinde önemli bir motif
oldugudur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
 
Türk Mitolojisi || Genel ||
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
_FoRuMu yAşAtAn yOrUmDuR_ :: Kültür ve Sanat Dünyası :: Metafizik - Bilimkurgu - Mitoloji-
Buraya geçin: