_FoRuMu yAşAtAn yOrUmDuR_
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


_FoRuMu yAşAtAn yOrUmDuR_
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Empty
MesajKonu: Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam   Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:55 am

KUR'AN DA DÜNYA DIŞI YAŞAM

Kur'ani Kerim'de UFO'larla temastan söz ediliyor mu? Bu ilahi metinde,
günümüzün en ilginç sorunlarindan biri olan UFO ile ilgili mesajlara
yer verilmis miydi? Genelde Kur'an etrafinda yapilan çalismalarla buna
hemen 'evet' demek mümkün degil... Kur'an'da bizden baska varliklarin
mevcudiyeti söz konusudur ama bizim 'uzaylilar' diye tanimladigimiz,
metabolizmalari bizimkine benzer yaratiklarin varligindan açikça söz
eden ayetler var midir? "Uzayda canlilar var mi?" diye bir din adamina
veya Kur'an yorumcusuna bir soru yöneltseniz alacaginiz cevap hemen
'evet' olacaktir... Çünkü Kur'ani Kerim, insanlardan baska, en az dört
türden bahsediyor. Bunlar melek, cin, seytan ve ruhanilerdir. Kur'an'a
göre bütün bu türler bizim dünyamizin da içinde yer aldigi evrende
yasiyorlar. Ve hatta bizim mekanlanmizi bizimle paylasiyorlar. Ancak,
yapilan izahlar Isiginda, bu türlerle bizim metabolizmamiz arasinda bir
benzerlik kurmak mümkün degildir. Bununla birlikte, bu soyut
varliklarin hemen hepsinin 'temessül' yani baska bir form içinde
görünebilme yetenekleri vardir.




Bizim aradigimiz, metabolizma bakimindan bize tam olarak benzemese bile
bize yakin olan formlardir. Peki kutsal kitabimizda, böyle bir
varliktan söz ediliyor mu? Bunun cevabi süphesiz "evettir. Kur'ani
Kerim bu türlerin disinda bir de "Dabbe" den söz eder. Dabbe kelimesi,
daha çok canli, suurlu ve kendi arzusuyla yer degistirip yürüyebilen ve
yeme içmeye ihtiyaç duyan varliklari anlatir. Metabolizma açisindan
cinden de melekten de Seylan'dan da farklidir. Nitekim bu kelime daha
çok hayvanlar ve insanlar gibi beslenmeye ihtiyaç duyan varliklari
kapsamina alir. Dabbe'nin tariflerini de yine Kur'an'da bulabiliyoruz.


Evrende yalniz varolmak için yaratilmadik.
Çok eski bazi rivayetlerde, insan neslinden önce Nesnas denilen bir
türün, yeryüzünde yasadigi, o dönemde, yeryüzünün gerçek sahipleri olan
bu varliklarin, ayni zamanda 'hilafet' yani bugün insanin üstlenmis
oldugu Tanri'ya muhatap olma vasfi makaminda bulunduklari belirtiliyor.
Fakat bu tür,zaman içinde istikametini kaybettigi için toptan imha
edilmisler ve onlarin yerine cin taifesi atanmistir. Sonunda Allah,
meleklere ve diger muhatap varliklara, insan diye bir varlik
yaratacagini ve onlari yeryüzüne gönderecegini deklare edince,
Kur'an'in yalin ifadesiyle 'cin', 'melek' ve "'seytan diye anilan
türler, insan türünün evrendeki dengeyi bozacagini ve uzun savaslarla
birbirlerini yok edeceKlerini belirterek itiraz ettiler. (Bakara
Suresi) Ama Allah onlara, 'sizin bttmediklerinizi de biliyorum' diyerek
insani yaratti ve dünyaya 'halife' tayin etti. Üstelik 'melek' dahil
bütün varliklari, Adem'e secde etmeye çagirdi. Bu, bir tür, üstün
varligi tayin etme seremonisiydi. Seytan bu çagriya uymadi ve insan
türüyle her alanda savasacagini dile getirdi. Kur'an'da genis genis
anlatilan bu 'gaybi' hadise, aslinda ayni zamanda, insan türünün
evrendeki mücadelesinde baska varliklarla da hesaplasmak zorunda
kafacaginm açik bir kanitiydi.
Demek insan, sadece kenaisine 'müsahhar' edildigi emrine verildigi
belirtilen tabiata hükmetme mücadelesiyle kalmayacak, kendi varligini
korumak icin, üstün formda yaratilmis varliklarla da mücadele etmek
zorunda kalacak... Kur'an'in açik ifadelerinden anladigimiz, bu
mücadelenin cin ve seytan taifesiyle verilecegi yolundadir. Üstelik bu
her iki türle yaptigi mücadele 'enfüsi' (içsel) bir mücadeledir. Yani
liyakat ve kimlik mücadelesi... Oysa Mülk Suresi, açik açik, uzaydan
saldiracak bir türden; uzaylilardan söz ediyor. Bunlarin özel kimlikler
tasiyan varliklar oldugunu ayet metninde yer alan 'men' sözcügünden
anliyoruz. Ayette geçen 'men fi'sSemai' ifadesinde men, kim sorusuna
verilen cevaptir. Eger bu ayet gökten basimiza inecek ilahi belalar
veya bir yildiz çarpmasi olsaydi, 'men' yerme 'ma' kelimesinin
kullanilmasi gerekirdi. Arapça'da 'men' ingilizceöeki 'Who' sözcügünün
karsitidir... "Ma* ise that' sözcügünün... Demek ki, uzayda bizimle
teke tek karsilastirilacak varliklar vardir ve var olmalidir.


Yedi dünya kavrami
Simdi biraz da insanin ilk yaradilisindan söz edelim. Bize, Kur'an'da anlatilan sey. Adem'in topraktan yaratilan
ilk insan oldugudur. Adem, önce 'cennet'e konmus, burada, bugün eseysiz
üreme diyebilecegimiz bir yöntemle ondan bir es Havva yaratilmis ve
daha sonra da isledikleri bir hatadan sehvetlerine maglup olup, içinde
yasadiklari atmosferi kirletmelerinden dolayi 'asagi' diye nitelenen
dünyaya sürülmüstür... Kur'ani üslupla Adem ile Havva'nin, yani ilk
atalarimizin hikayesi böyledir. Burada akla söyle bir soru gelir; Adem
ile Havva cennette idilerse dünyaya nasil geldiler? Tabii ki hemen
Allah'in her seye muktedir oldugunu söyleyeceksiniz. Muhakkak ki Allah
her seve muktedirdir. Ama Adem'in cennetten çikarildiktan sonra tabi
oldugu kanun, determinist ve sebep sonuç iliskisine dayanan evrensel
kanunlardir. Yani kudret yurdu sebep sonuç iliskilerinin geçerli oldugu
evren olan cennet'ten çiktiktan sonra sebep sonuç iliskilerinin geçerli
oldugu 'hikmet yurdu'na esyanin olusumunda sebep gerekliliginin ortadan
kalktigi evrene geçti Burada her seyin bir vasitasi olmaliydi.
Dolayisiyla, cennetten çikarildiktan sonraki maceralarim akil yoluyla
izah edebilmemiz gerekirdi. Çünkü eger cennet bu dünya üzerindeyse,
sürülme nasil gerçeklesmisti? Daha da önemlisi, eger Adem ile Havva
atmosferimizin disindaki bir yerden dünyaya gelmislerse, zarar görmeden
atmosferi nasil geçtiler. Ve niçin ayri ayri yerlere düstüler... Sonra
ayri ayri yere düstükleri halde bulusma noktasini nasil bildiler ve
nasil birbirlerini buldular? Ve hangi vasitalarla yön tayini yaptilar?
Herhalde Adem ile Havva'nin atmosferi olusmamis bir dünyaya
gönderildiklerini iddia etme sansimiz yok. Çünkü Rahman Suresi'nde
Cenabi Hak, yerkürenin insanlar için nasil hazirlandigini safha safha
anlatir...

"Semayi yükseltti ve ona ölçü koydu. Sakin bu ölçüleri bozmayin. Siz de
bu dengeleri koruyun ve dengeleri zorlamayin. (Ve sonra) yeri 'Enam'
için yasanabilir kildi. Onda meyve ve salkimli hurmalar var. Yaprakli
taneler ve hos kokulu meyvelar var. Simdi Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanliyorsunuz? Ve insani fokurdayan balçiktan yaratti" 'Rahman
Suresi,714)

Burada kastedilen 'sema' tefsirlerde iki anlamda kullanilir; atmosfer
ve gökyüzü. Her ikisi de belli ölçekler ve mizanlar üzerine kuruldu. Bu
'ölçü' kavramiyla hem uzayin ruhunu teskil eden müthis denge
kastedilir, hem de atmosferi teskil eden hava küresinde yer alan
gazlarin gramajlari kastedilir. Azot, gazlar ve oksijenin dagilim ve
miktarlari insanin varligini en iyi sekilde sürdürebilmesi için gerekli
miktarlarda tutulmustur. Böylece atmosfer toprak kökenli varliklarin
yasamasini saglayacak duruma getirildi. Bu iki a
yetin hemen devaminda gelen iki ayet çok ilginç bir ikaz tasimaktadir.
Cenab' Hak, insani, 'dengeleri bozmamak' hususunda uyariyor ve ölçüyü
elden kaçirmayin" diyor. Çünkü insanin bir özelligi de bozmaktir.

Adem ve Havva nereden geldiler?
O yüzden, Allah, ancak bugün, yani yaptigimiz ölçüsüzlükler ve
ürettigimiz zararli gazlar yüzünden ozon tabakasinin delinmesiyle
anlayabildigimiz bir konuya dikkatimizi çekiyor. Atmosferdeki dengeyi
bozabilecegimizi, bunun da sonumuzu hazirlayacagini hatirlatiyor. Ve bu
dengelerin korunmasi konusunda insani uyariyor... Birinci sirada
atmosferin yaratilmasi, yani asiri sicaklarla yerkürenin tabiatinda
bulunan buharlarin yükselip atmosferi olusturmasi, ikinci etapta, bu
atmosferdeki gazlarin insan tabiatina uygun miktarlarda düzenlenmesi,
üçüncü etapta da yeryüzündeki bitki örtüsünün insan ihtiyacina göre
ayarlanmasi... (Rahman Suresi'nin üçüncü ayetinde dev agaçlardan ve
ormansi otlaklardan bahsedilir. Ala Suresi'nde ise bu dev otlaklarin
yerin dibine geçirilerek onlardan akiskan bir sivinin yani petrolün var
edildigi hatirlatilir) Nitekim. önce dev otlaklar, ardindan meyve
agaçlari ve taneli bitkiler ve nihayet nazenin varlik olan insanin
dünyaya tesrifi.... "Biz insani fokurdayan balçiktan yarattik" diyerek
Cenabi Hak, balçiktaki kimyasal aktiviteye dikkat çeker.

Sonuç olarak insan yerküreye indirildigi zaman yerkürenin onu disardan
gelecek meteor ve yabanci cisimlere karsi koruyacak atmosfer gibi bir
koruyucusu vardi. Peki öyleyse, Adem ile Havva, yine insanoglunun
yasadigi ama artik yasanmaz hale getirdigi bir dünyadan, bir uzay
araciyla dünyamiza gelmis olmazlar mi? Bizim neslimizin atasi olan bu
iki insan, bizim dünyamiz gibi bir dünyadan geldiler dersek çok mu
saçma olur?

Adem ile Havva, insan türünün bozgunculuk ve fesatçilik özelliginden
dolayi, tükettikleri bir dünyadan uzaya atilmis iki kahramandi belki
de... Pekala söyle diyebiliriz; milyon milyon yil önce, bu evrenin bir
baska aleminde, belki de bugün asiri sicaklar sonucu yasanmaz bir hale
gelmis ama hala hayat izleri tasiyan Mars'ta yasayan insan nesli, kendi
yanlislari ve günesin genisleyen sicaklik halesi sonucu artik o
gezegende varligim sürdüremez hale geldi. Ulastiklari teknolojiyi,
türlerinin devamim saglamak için kullandilar. Seçtikleri bir çifti,
kapsüle koyup, buzul çagindan henüz çikmakta olandünya gezegenine
firlattilar. Gemilerinin adi 'Fülki'lMeshun' (hayat . için gerekli her
türlü kaynagi içinde barindiran gemi, uzay gemisi, denizalti vs. gibi)
idi. Nitekim Kur'an'da bir iki yerde Cenabi Hak, "Zürriyyetiniz'i
Fulki'l-Meshun ile tasidik" buyurur. Ve ona benzer daha nice gemi
yarattigim hatirlatir... Bu geminin zahiri veya tarihi karsiti Nuh
Tufani'nda kullanilan;
Cebrail'in (o en büyük melegin adidir, ileride melek kelimesi üzerinde
de duracagiz) talim ve gözetimi altinda insa edildigi* belirtilen gemi
olmakla biritkte bundan pekala yildizlar arasi seyahat eden bir gemiyi
anlamak da mümkün. Çünkü. Kur'an 'atalarinizi' demiyor 'zürriyyetinizi'
diyor... Bu ifade bizim neslimizin akibetinden de haber verir gibidir.
Belki, bizim neslimiz de, yasadigi dünyayi yasanmaz hale getirdikten
sonra, hayat belirtisi tespit ettigi buzul çagindan yeni yeni çikan bir
gezegene neslinin örneklerini gönderecektir. Tabii, yasayan insan nesli
son nesil degilse... Çünkü bazi kaynaklarda, su anda dünya üzerinde
yasayan neslin insan irkinin 13. versiyonu oldugu ve insan irkinin
bugüne kadar, en az alti dünya tükettigi belirtilir. Bediüzzaman Saidi
Nursi, "isaratü'li'caz" adli tefsir denemesinde, Bakara Suresi'ndeki "O
Allah ki, yeryüzündeki her seyi sizin için yaratti. Sonra göge yöneldi
ve onu 7 uzay halinde düzenledi. O, her seyin gerçegini bilendir"
ayetini yorumlarken, 'Yedi' kelimesi üzerinde uzun uzadiya durur ve bu
ayetten, "Yerküremiz gibi atmosferi bulunan yedi dünyayi anlamanin"
mümkün olabilecegini hatirlatir... Demek ki, biraz cesur bir yorumla,
yedi dünyadan ve üzerinde yasayan insansi varliklardan söz etmek pek de
akil disi olmayacak...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
Admin
***Admin***
***Admin***
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : _GeBzE_
Lakap : SERkAN11
GÖNDERİM :
Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Left_bar_bleue57 / 10057 / 100Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 16/05/08

Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Empty
MesajKonu: Geri: Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam   Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam EmptyPaz Mayıs 18, 2008 10:55 am

Uzayda yasam var mi?
Uzayda melek ve ruhanilerin varligi, yeryüzünde insan ve hayvanlarin
varligi kadar kesindir, denilebilir. Kur'ani Kerim, bu gerçegi sayisiz
ayetlerde anlatir. Çagdas bir kelamci ve çagimizin en orijinal Kur'an
yorumcularindan olan Saidi Nursi, "Sözler" adli eserinin 33 bölümünden
birini tamamen, 'Melekler, ruhaniler ve uzayda hayat' konusuna ayirmis.
29. Söz'ün tamaminda bu meseleyi ispat etmeye çalismisti... Burada
dikkatimizi en çok çeken bir cümle var ki, bu çalismamizin da kalbini
teskil ediyor. Ona göre, çok degisik cins ve türdeki uzaylilarin
tamami, Kur'an taraf indan 'Melek' ve 'Ruhani' diye
isimlendirilmislerdir... Iterde melek ve ruhani kelimelerini ele
aldigimizda görecegiz ki, melek nispeten nesnel varliklarin, ruhani
tamamen soyut varliklarin adidir... Simdi, Saidi Nursi'nin, Kadir
Suresi'nin "O (gecede) melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle yeryüzüne
inerler" mealindeki ayetinin yorumunu yaptigi bölümden bir pasaj
aktaralim..
.
"Hakikat katiyyen gerektirir ve hikmet kesinkes ister ki, yeryüzü gibi,
uzayin da hem de bilinçlisekeneleri (oturanlari) bulunsun... Ve o
sekeneler yaradilis bakimindan oturduklari yildizlara uygun yaradilista
olsun. Kur'an bütün bu yaratiklari melek ve ruhaniler diye
isimlendiriyor...
"
Evet isin gerçegi bunu gerektiriyor. Uzayda bizim gibi bilinçli
canlilar var ve olmalidir... Nitekim, dünyamizin, küçüklügü ve
basitligine ragmen bilinçli yaratiklarla dopdolu olmasi ve üstelik
zaman zaman bosaltilip yeniden doldurulmasi bize su gerçegi açiklar;
yildizlarla ve burçlarla bezenmis uzay da suurlu ve idrak sahibi
yaratiklarla dopdoludur... O yaratiklar da, tipki insanlar ve cinler
gibi su muhtesem kainatin seyircileri, gözetleyicileri ve
yorunculandiriar... Uzayin yapisi, niceligi ve niteligi, böyle
yaratiklarin varligini gerektinyor, zorunlu kiliyor.
evrenin bu muhtesem varligi çapli ve genis bir tefekkürü, onu tam
anlamiyla kavrayacak bir kullugu gerektirir. Oysa insanlar ve cinler,
bu tefekkür ve kullugun milyonda belki birini bile yapamiyorlar... Bu
muhtesem yaradilisi daha üst bir suurla temasa edecek ve onun
Yaratici'sina karsi sükranlarini sunacak daha üstün formda yaratilmis
varliklara ihtiyaç vardir... Meleki ve ruhaniler de bunlardandir...."
"Bazi hadislerin bize verdigi isaretlerden sunu anliyoruz ki, bu
yaratiklar, uzayda basibos gibi görünen seyyar cisimleri meteor,bulut
ve tanimlanamayan sair uçan cisimleri yildizlari karanlikta hizla akip
gittikleri için yildiz seklinde algiladigimiz UFO'lari da bu çerçeveye
sokabilirizbinek olarak kullanip evrenimizde olup bitenleri temasa
ediyorlar... O varliklar, bu seyyarelerehizla akip giden, görünüp ve
bir anda yok olabilen seylerbinerek, yasadigimiz su nesnel dünyayi
gözetlerler. Bineklerinin tesbihatini yaparlar..." (Sözler, Yirmi
Dokuzuncu Söz, Mukaddime.)

(Burada Seyyare kelimesine küçük bir not düselim. Teyyare, uçan kanatli
nesnelere verilen isimdir. Seyyare ise, uçmaktan çok son derece büyük
bir hizla akip giden kanatsiz vasitalari anlatmaktadir... Her ikisi de
'binek' diye anilmaktadir. Acaba, UFO'ya yani ingilizce 'deki,
Tanimlanamayan Uçan Cisim'e tek kelimelik bir isim verilmek islenseydi
Seyyare'den uygun ne bulabilirdik?) Yukarida Saidi Nursi'den aldigimiz
metinde bir tek sey yaptik. Bilinen klasik ifadelerin yerine mesela,
sema yerine uzay, suur yerine bilinç gibi günümüzde kullanilan
kelimeleri yerlestirdik. Ve gördük ki. "pekala uzaylilar var" ve
üstelik bizi gözetliyorlar... Hatta bir hadiste peygamberimiz, "Cennet
ehli, 'yesil kuslarin 'cevf'lerine binerek cennet yurdunu gezecekler"
diyor... Arapça'da 'tare' 'uçtu' demektir. Tayr' ise uçan seye verilen
ad. Eh geçmiste bir tek kuslar uçtugu için de Kur'an'da ve hadiste
'tayr' kelimesinin geçtigi her yerde bu kelime 'kus' olarak
isimlendirilmis..., Kur'an'in belirttigine göre Hz. isa, imana
çagirdigi insanlara söyle diyordu; "Ben size çamurdan kusa benzer bir
sey yaparim. Sonra ona kendi ruhumdan üflerim yani enerji yüklerim o da
Allah'in izniyle uçar" diyordu... Demek ki. her uçan kus degildi ve her
'tayr kelimesiyle ifade edilen seyin illa da kus olmasi gerekmiyordu...
Cevf ise. "bosluk, çukur, oyuk, iç bosluk' anlamindadir. Eger siz
'tayr' kelimesinin yerine 'uzay araci' veya 'uçan cisim':'cevf
kelimesinin yerine de 'pilot kabini' kelimelerim yerlestirirseniz,
yukarida bahsi geçen hadisi, "Cennet halki, yesil renkliyesilin, temiz
bir çevrenin sembolü oldugunu unutmayalimuçan araçlara binip kabininden
cennet yurdunu temasa ederler" seklinde tercüme edebilirsiniz. Tuhaftir
bu hadis, nedense bana hep Jetgiller'i hatirlatmistir... Öyle ise
çikip, evrenimizi bizimle paylasan uzaylilar vardir ve bunlar
kullandiklari 'seyyarelerle (UFO'larla) bizi temasa ediyor yani izliyor
ve hatta, bozgunculugumuzu önlemek ve dünyamizi korumak için bizi
gözetliyorlar dersek, abartili bir ifade kullanmis olmayiz...

Bir itiraz ve izafiyet"..
"Uzaylilar var" denildigi zaman hemen ileri sürülen bir itiraz var...
Deniliyor ki, "Günes sisteminde baska dünya yok. Bize en yakin yildiz
grubu yani galaksi Andromeda'dir ve bize su kadar milyar isik yili
mesafededir. Bu kadar uzun bir mesafeyi nesnel varliklarin asip
gelmeleri mümkün degildir... Bu izah, daima ileriye dogru akmak üzere
ayarlanmis insan mantiginin bir eseridir. Oysa isinlanma ve rölativite
bu itirazlari sonuçsuz birakmaktadir... Kur'ani Kerim'de Hz.
Süleyman'in "gudvvuha üehrun ve revahuha üehrun' (gidisi bir ay, gelisi
bir ay)" diye nitelendirilen binegi ile, Betkis'in tahtinin, bir
saniyenin de altinda bir zaman içinde Yemen'den bugünkü Kudüs'e
isinlanmasi bu itirazlara açik cevaplar veriyor. (Sebe' Suresi, 10.
Ayet ve devami) Guduv gidisi, revah gelisi anlatir. Kisacasi
Süleyman'in bineginin hizi, gidisdönüs altmis gün/saattir. Kur'an'in
ifadesinde bir gün, bizim saydiklarimizla 1000 bin yildir. Demek ki,
Süleyman'in bineginin hizi 1.000 x 60 = 60 bin yil/saattir. Bu da
saniyede 1000 isikyili demektir. (22/47)
insanin kesfettigi en büyük hiz simdilik isik hizidir. (Oysa tasavvufta
'nur hizi' denilen ve hayalden daha süratli olan bir hiz birimi vardi.)
Isigin saniyedeki sürati 300 bin kilometre olduguna göre ki isik uzayin
bütün kavislerini ve bükeylerini tarayarak geçerHz. Süleyman'a
verildigi belirtilen binegin hizi isik hizindan da yüksektir. Bu da
akla bugünkü verilerin Isiginda anlatacak olursak isinlanma süratinin
hizini gösteriyor. Çünkü, Belkis'in tahti, göz kapayip açincaya kadar
Yemen'den Kudüs'e tasinmistir... Ve üstelik bunu da "Reculün indehu
mine'l kitabi ilmün" (kitabi bilgilereki, bu tecrübi bilgileri de
anlatiyor sahip bir adam) diye vasiflandirilan bir insan basarmisti. Bu
ifade, bize bilimsel çalismalarla insanligin varabilecegi sinirlari çok
net olarak gösteriyor... Çünkü, bu isi yapmaya Cin taifesinden bir
'ifrit' de talip olmustu. Ancak onun tanidigi süre biraz daha uzundu.
Yani 'ayaga kalkip oturacak kadar' bir süre... Hz. Süleyman bu süreyi
uzun buldu ve bugünün ifadesiyle teknolojik bilgiye de sahip olan
yardimcisindan talep etti ve taht bir anda hazir oldu... Belkis, gelip
de tahtim orada bulunca ona soruldu; "Bu taht senin mi?" Belkis'in
verdigi cevap, bugün 'sanal gerçekçilik' diye nitelendirilen bilimin de
ilk tanimi idi: "Sanki o !" Bugün sanal varliklara ingilizce'de 'sanki
o' denilmesi oldukça ilginç degil mi? Demek ki, bizim kendimizi isik
hizina hapsedip, onun üzerinde nesnel varligin tasinmasini yadsimamiz,
sadece ve sadece bilgilerimizin henüz ilkellikten kurtulmamis
olmasindan kaynaklaniyor...

Bizim isik hizina hapsedilmis olmamiz, baska yaratiklarin da bu hiza
hapsolunduguna inanmamizi gerektirmez. Uzayda,elbette tabiatlari
yasadiklari gezegenin tabiatina uygun dizayn edilmis varliklar vardir
ve olmalidir... Nitekim, UFO'lann varligi nerde ise sabit olmustur.
Amerika Birlesik Devletleri'nin, 1960 yilinda baslattigi Apollo serisi
uzay uçuslarina "refakatçi" uçan cisimlerin eslik ettigi, hem
astronotlarin ses kayitlariyla, hem de çekilen resimlerle ispat
edilmistir. Bilindigi gibi Ay'a ilk inen Apollo 14'ten çikip Ay'da
yürüyen ve burada hatira resmi çektiren astronotlarin arka planinda iki
UFO poz vermisti. Bu tarihi uzay yolculugunun iki UFO'nun refaketinde
gerçeklestigini NASA çok iyi bilmektedir. Hatta hatirlarsaniz, bu resmi
basan Time dergisi tez elden toplatilmisti. Keza astronotlarin ses
kayitlarinda bu cisimlerden açik açik söz edildigi ve Ay'da son derece
ahenkli esrarengiz bir müzigin duyuldugu haberi de o siralarda basma
yansimisti. Burada, özellikle cinlerin 'temessül etme' (istedigi forma
girip, gözükme) kabiliyetinden haberdar olanlar diyebilirler ki,
UFO'lar, cinlerin bir oyunudur. Bu pek de akla uzak olmaz. Cinler
atmosfer içinde böyle görüntüler verebilirler. Ancak Apoilo 14'e
refakat eden uçan cisimler atmosfer disinda bunu gerçeklestirmislerdi.
Demek ki, bunlar cinler olamazlardi...

Kavramlara yolculuk....
Dabbe; bu kelimeye öncelik vermemizin iki nedeni var. Birincisi, bu
kelime ile kastedilen varliklarin metabolizma olarak bize benzeyen
varliklarin kastedilmis olmasidir... Elmalili Hamdi Yazir, "Hak Dini
Kuran Dili" adli tefsirinde dabbe kelimesine su açiklamayi getirir;
"Hafif, hissettirmeden yürüme, debelenme demektir. Hayvanlar ve
böcekler için kullanilir, içkinin vücuda yayilmasL bir çürügün etrafina
bulasmasf gibf hareketi gözle tesbit edilemeyen canlilar için
kullanilir......."su halde, tren. otomobil, bisiklet gibi. sunu hemen
hatirtatalim, bu tefsir yazildiginda bilinen mekanik yürüyücüler
bunlardan ibaretti. Bunlara bugün robotlar dahil daha birçok eklemeler
yapmak mümkündür.
Bununla beraber, "Allah her dabbeyi sudan yaratti. Onlarin bir kismi
ayaksizdir karni üzerinde sürünür, bir kismi iki ayaklidir, bir kismi
dört ayak üstünde yürür...." (Nur suresi 24/25)" ayetinde zikredildigi
gibi bütün yürüyen canli türlerim' içine alir... ikincisi, dabte diye
nitelen varliklarin yerde ve gökle bulundugunun belirtilmesidir...
Dabbe kelimesinin Kur'ani Kerim'de flc geçtigi yer Bakara Suresi'nin
164. Ayetidir. Bu ayette 'dabbe' kelimesiyle yeryüzündeki kuslar hariç
her türlü yürüyen canlilar kastedilmistir...

ikinci 'dabbe' kelimesi ise Hud Sure"i'nin 6. ayetinde geçer. Burada da
yeryüzündeki dabbelerden söz edilir. Yeryüzünde rizki Allah'a ait
olmayan hiçbir canli yoktur, ki, onlarin karar kildiklari yeri de
varacaklari yeri de bilir. (Bu bilgilerin) hepsi Kitabi Mübin'dedir."
Burada Kitabi Mubin'den maksadin ne olduguna girmek konumuzun disinda
kaliyor... Ayette "dabbe"nin "nekre" (belirsiz isim) olarak
kullanilmasi çok ilginçtir. Bu ifade tarziyla Cenabi Hak, ayette geçen
dabbenin kesinlikle, "hayvan" tarifi içine girecek dabbeden olmadigina,
onun bambaska bir varlik olduguna dikkat çeker. Asagida tefsirim
yapacagimiz Nemi Suresi'nin 82. Ayeti, bu dabbeden maksadin ne oldugunu
netlestirir... Dabbe tefsirlere göre, 'deprenip duran her tür canli'
anlamina kullanilmis. Ayette geçen "fi'lArdi" (yeryüzünde) ifadesi,
tahsis için degildir. Yani bu kelimenin sadece dört ve daha çok
ayaklilari degil, ayni zamanda iki ayakli insan gibi varliklari da
kapsamina aldigini hatirlatmak içindir.

Bize benzeyen yaratiklar....
Diger bir ilginç husus da bu ayetten hemen sonra, uzayi ve uzayin alti
günde yaratildigim anlatan ayetin gelmesidir. Dabbe kelimesi ayni
surenin 56. ayetinde de geçer. Burada da benzer ifadeler kullanilir.
Ancak bu sefer dabbe'nin mekani belirtilmemistir ve bütün yaratiklarin
Allah tarafindan idare edildigi hatirlatilir... Su ana kadar, 'dabbe'
kelimesiyle yer arasinda sürekli bir irtibat vardi. Ama asagida
verecegimiz ayette 'dabb' yere has kilinmamis, aksine yer ile birlikte
gökteki dabbelerden söz edilmektedir. iste bizi yakindan ilgilendiren
ayeti NahI Suresi'nin 49. ayeti net bir sekilde yer ve gök
dabbelerinden bahseder. Dabbe kelimesiyle metabolizmalari bize benzeyen
yaratiklarin kastedildigim bir kere daha hatirlatarak ilgili ayeti
aktaralim: "Göklerde ve yerde mevcut bütün 'dabbeler' ve
meleklerdabbenin gök denince hemen akla gelen meleklerden ayri
tutulduguna hasseten dikkat etmek gerekirhiç büyüklenmeden Allah'a
secde ederler" Yani onun emrine uyarlar...Burada özellikle dikkat
edilmesi gereken hususlar söyle siralanabilir... Birincisi; Dabbe
kelimesiyle metabolizmasi bize benzeyen, daha dogrusu elemental canli
yaratiklar zikredilmektedir... ikincisi, ilk iki ayette dabbe kelimesi
'dünya' ile sinirli tutuldugu halde bu ayette 'gökteki dabbeler'den
yani uzayli diye niteleyebilecegimiz, suurlu, bilinçli, inisiyatif
sahibi yaratiklardan söz edilmektedir... Üçüncüsü, 'dabbe' ile
anlatilmak istenen canlilarin, soyut varliklar olan 'melek'lerden
farkli oldugunun hasseten vurgulanmis olmasidir... Ve nihayet
dördüncüsü, her topluluk gibi gök ve yer dabbelerinin de ilahi emirlere
uymaktan baska çareleri olmadigi vurgulanir...

Casiye Suresi'nin 4. ayeti de ilginçtir. Bu ayette ise dabbe kelimesi,
insanlardan ayri tutulur ve söyle buyurulur: "Sizin yaradilisinizda ve
çogaltip yaydigi dabbelerde ibret almasim bilenler için deliller
vardir." (Casiye, 4.)

Tefsirler, ayetin metninde 'yer' kelimesi geçmedigi halde, bu
çogaltilip yayilan yaratiklari yer ile irtibatlandirmislar. Oysa metin,
"Ve fi halkikum ve ma yebussu min dabbetin" seklindedir ki, "min" ile
dabbeler içinde bir türe dikkati yogunlastirir. Bu türün "insan"
kelimesiyle birlikte anilmasi da ona benzerligi ihtar eder. Aslinda
ayette insan kelimesi de geçmemektedir. 'Halkikum' kelimesindeki 'kum'
zamiri insana bakar. Bu 'kum' zamiri, dogrudan insana baktigi ve çokluk
ifade ettigi halde, Dabbe kelimesinin "min" ile tahsis edilmesi ve
"nekre" (belirsiz) olarak kullanilmasi, ister istemez zihni, yeterince
bilimeyen bir türe yönlendiriyor. 'Yabussu' kelimesi ile de bu varligin
seri bir sekilde çogalip yayilabildigine dikkat çekilir.

Ve geldik, 'dabbe' kelimesi konusunda bize en ilginç fikirleri verecek
ayete... Nemi Suresi'nin 82. ayetinde insanlarla konusacak dabbeden söz
edilir. Ve bu kiyamet öncesinde görülecek bir türdür ki, insanliga
akibetini söyleyecek... "Söz sabit olacagi zaman (yani kiyamet
öncesinde), onlar için yerden bir canli çikaririz. insanlara, Allah'in
ayetlerini ve maksadini anlayamadiklarini söyler"
alıntıdır paylaşmak istedim
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumyorum.yetkinforum.com
XxXFıratXxX
ÇAYLAK ÜYE
ÇAYLAK ÜYE
XxXFıratXxX


Mesaj Sayısı : 50
Nerden : Diyarbakır
GÖNDERİM :
Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Left_bar_bleue1 / 1001 / 100Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 18/05/08

Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam Empty
MesajKonu: Geri: Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam   Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam EmptyPtsi Mayıs 19, 2008 11:43 pm

Paylasim İcin Tskler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kur'an Da Dünya Dışı Yaşam
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
_FoRuMu yAşAtAn yOrUmDuR_ :: Kültür ve Sanat Dünyası :: Metafizik - Bilimkurgu - Mitoloji-
Buraya geçin: